Open AI ve Yapay Zeka Dünyasında Neler Oluyor?

İŞ İNSANI,AKADEMİSYEN,YAZAR

Gelişimi uzun zamandır süren ama son zamanlarda kullandığımız birçok uygulama ve hizmet sayesinde artık hayatımızın merkezine yerleşen yapay zeka çağımızın ve geleceğin en önemli teknolojisi konumunda bulunuyor.

Son bir haftadır ise yapay zeka alanında öne çıkan önemli şirketlerden OpenAI yönetiminde ilginç gelişmeler yaşandı.

Kısaca OpenAI’yı tanıtacak olursam şirket 2015 yılında aralarında Elon Musk ve Sam Altman’ın bulunduğu bir ekip tarafından yapay zekayı insanlığa fayda sağlayacak şekilde geliştirmeyi amaçlayan, kar amacı gütmeyen bir araştırma şirketi olarak kuruldu.  Kurulduktan sonra metin üreten bir sinir ağı algoritması olan GPT (Generative Pretrained Transformer – Ön İşlemeli Dönüştürücü) serisinde çalışmalara başladı. ChatGPT son iki senedir yaygın olarak bilinse de aslında temelini oluşturan çalışmalar bir hayli önceden başlamıştı.

İlk GPT modelinin duyurulması ise  Alec Radford, Karthik Narasimhan, Tim Salimans ve Ilya Sutskever’ın yazdığı “Improving Language Understanding by Generative Pre-training (Üretici Ön Eğitimle Dil Anlayışını İyileştirmek) ” başlıklı makalede gerçekleşmişti. Open AI’nin 1.5 milyar parametreye dayanan dil modeli GPT 2, 40 GB boyutundaki bir internet metninde bir sonraki kelimeyi tahmin etmek için eğitilmişti. Bu işlemde kullanılan veri kümesi ise 8 milyon web sayfasından oluşuyordu. OpenAI, 2019 yılında GPT-3, GPT-2’nin geliştirilmiş üçüncü nesil, açık kaynaklı ve en hızlı NLP (doğal dil işleme) framework’ünü sundu. GPT 3, otomatik tamamlamayı gerçekleştirmek için tasarlanmış genel bir dil modeli olarak GPT-2’nin öğrenme kapasitesinin 2 katına sahip görülmüştü. Kategorilendirilmemiş internet yazıları üzerine eğitilen algoritma, herhangi bir başlangıçtan sonra gelecek metinleri tahmin eden, insanların yazdığı metinlere benzer içerik üretmede derin öğrenmeyi kullanan özbağlanımlı dil modelidir.

OPENAI’da Neler Oldu?

Geçtiğimiz günlerde ilk olarak Chat GPT plus üyeliklerinin durdurulması ve sunucu yetersizliği gibi problemler ortaya çıkmıştı.

Ardından 17 Kasım’da CEO Sam Altman’ın kovulduğuna dair haberleri duydum ve çok şaşırdım. Kendi kurduğu şirketten kovulması bana Apple’ın kurucusu Steve Jobs’u hatırlattı. Yapılan açıklamada Sam Altman’ın yönetim kurulu ile yaşadığı iletişimsizlikten bahsediliyordu. Bunun yanında farklı konular ve bir genel yapay zeka projesi konusunun etkisi olabileceği de söylentiler arasındaydı. Diğer yandan gözler şirketteki bir önemli isim olan ve  bilişim dünyasında Open AI’ın beyni kabul edilen Ilya Sutskever’e çevrildi.

Ilya Sutskever

Kendisinin bu kararda etkisi olabileceği düşünülürken attığı tweet ile yaşananlardan üzüldüğünü ifade etti. Sonrasında ise yine Sam Altman’ın görevine geri dönmesinde katkısı olduğu düşünülüyor. Bazı kaynaklara ve bana göre de  Ilya Sutskever, OpenAI’ın hızlı büyüme sürecine karşı temkinli yaklaşmak istiyordu. Zira OpenAI ilk kurulduğunda kar amacı gütmeyen bir kuruluş iken daha sonrasında sınırlı kar amacı güden kuruluş statüsüne geçmiş ve Microsoft’tan yatırım almıştı. Geçtiğimiz haftalarda ise Sam Altman farklı yatırımlar almak için bir dizi görüşmeler yapmıştı.

İlginç bir detayda Sutskever’in Yapay Zeka’nın Godfather’ı olarak kabul edilen ve programlama alanının Nobeli kabul edilen Turing ödüllü Geoffrey Hinton’ın öğrencisi olması. Hinton, Sutskever deeplearning yani derin öğrenme konusunda doktora yaparken onun danışmanlığını yapıyor. Buradaki ilginç olan Geoffrey Hinton’un da uzun zamandır yapay zekanın riskleri konusundaki görüşlerini dile getiriyor olması.

Q* Projesi Bir  Genel Yapay Zeka mı?

Dün itibariyle Sam Altman görevine döndü fakat şimdi de Project Q* isimli genel yapay zeka konusu gündeme geldi. Üretken YZ matematiksel modellere dayanır ve genel olarak makine öğreniminin bir alt kümesidir. YZ’nin bir matematik problemini çözmesi, önceden tanımlanmış bir çözüm yolunu izlediği için algoritmiktir. Bir bağlam oluşturmak gerekirse, şu anda, üretken yapay zeka, belirli bir ihtiyaç için e-posta yazmak veya Gmail’in bir sonraki kelimenizi tahmin etmek için nasıl kullandığı gibi esas olarak yazmada kullanılmaktadır.

Yapay Zeka teknoloji aslında kendi içinde farklı alanlara ayrılıyor. Gelişiminin başladığı ilk yıllardan bugüne süren yolculuğunda kendi içinde makine öğrenmesi, yapay sinir ağları, derin öğrenme, doğal dil işleme, görüntü tanıma gibi bir çok alt çalışma dallarına sahip. Bu alt dallar bir yandan kendi kulvarlarında gelişirken diğer yandan da birbirleri ile etkileşerek yeni gelişmelere vesile oluyorlar. Yapay Zeka’nın en temel konusu ise aynı bizim zihinlerimizde olduğu gibi bağlantılı ilişkiler kurmak ve bunlardan çeşitli çıkarımlar yapmak ve bu çıkarımlardan da öğrenmek.

Kaynaklara göre Q* projesinin OpenAI’ın yapay genel zeka (AG-Artificial GeneraI Intelligence) arayışında bir aşama olabileceği düşünülüyor. Yapay genel zeka (YGZ), bir insanın yapabileceği herhangi bir zihinsel görevi başarıyla gerçekleştirebilecek bir makinenin zekası olarak tanımlanıyor. Geliştirilen bu yeni model belirli matematik problemlerini çözebildiği söyleniyor.  Yapay zekanın bu matematik yeteneğinin daha da gelişmesi  insan zekasına benzeyen muhakeme yeteneklerinin de gelişmesiyle aynı anlama sahip. Zaten Ilya Sutskever konuşmalarında özellikle 10 yıl içinde insanlardan daha üstün bir yapay zekanın gelişeceğine olan inancını paylaşıyor.

Yapay Zekada İnsan Odaklılık ve Etik Önemli

İTÜ Kontrol ve Otomasyon yüksek lisansımda bir çok dijital teknoloji dersinin yanında yapay sinir ağları dersi de aldım. Farklı farklı kapasitelerde yapay sinir ağı modelleri var ve işin arka planına baktığımızda bu modellerin teknik olarak uygulanması durumunda insan zekasını geçme potansiyeli bulunuyor. Zira bu sistemler bizim beynimizin kapasitesini aşan oranlarda verilerle eğitiliyorlar. İşte insanlığa duyulması gereken empati, etik değerler burada devreye giriyor.

İlaveten zaten insanoğlu doğayla girdiği her yarışta ne yazıkki kaybediyor. Bunda fiziksel çevre olduğu gibi kendi doğası da dahil.

Geçtiğimiz yaz sinemalarda izlediğimiz Openheimer filmi son derece etkileyiciydi. Oppenheimer bir atom bombasının doğuşuna neden önderlik ettiğini şu sözlerle açıklamıştı.

“Bir şey teknik olarak çekici gördüğünüzde, devam eder ve bunu yaparsınız. Bununla ilgili ne yapacağınızı teknik başarıyı sağladıktan sonra tartışırsınız. Atom bombasında da gidilen yol buydu.”

Teknolojinin yapılabilirliği her ne kadar etkileyici olsa da tüm geliştirme ve tasarımlarda insan odaklılığın merkeze alınmasından yanayım. Şu an ise her ne kadar yapay zeka etiği tartışmaları son derece yoğunlaşmış olsa da geliştirme aşaması da son derece ilerlemiş durumda. Yapay zekanın insanlığa faydalı ve onun yararına bir araç olarak kalması dileğiyle

İlgili Konular